Yeni Akit muharriri Abdurrahman Dilipak, devlet adamına hürmetin, devlet adamının halkına ve ülkesine kazandırdığı saygınlık ölçüsünde olduğunu belirterek “Bir de ‘Devlete sadakati, onun dinine, alameti farikası / ayırt edici özelliği olan şahsiyetine karşı gösterdiği hürmet ve onu muhafaza konusundaki uğraşı kadardır’. Maddelere hürmet da böyle” fikrini lisana getirdi.
“Bir de o ülkede, bir insan emeği ile geçimini sağlayabiliyor mu, haksızlığa uğradığında adalet yolu ile hakkını arayabiliyor, alabiliyor mu? Çaresiz kaldığında o ülke halkı ve yöneticiler o şahsa ve ailesine sahip çıkıyor mu? Parası aranan paha olarak sağlam mi? İnandığı üzere yaşayabiliyor mu, düşündüğünü özgürce söz edebiliyor mu?” sorularını soran Dilipak, bunlar varsa kimsenin ülkeyi terk etmeyeceğini yazdı.
“Adalet sağlamayan mahkemelerin önünde biriken insanların sayısı ne kadar artıyorsa, olacaklardan korkun” diyen Dilipak, devleti direktörün ihale açmak olmadığını bunun belediyelerin ve kamu bürokrasisinin işi olduğun yazdı.
“Devlette roller karışmış, herkes birbirinin art bahçesi haline gelmeye başlamışsa vay halimize” diyen Dilipak, iktidara şu tekliflerde bulundu:
“İşler bozulmaya başlamışsa, def-i mazarrat celbi menafiden evladır kuralı gereği, en çok yakınılan husustan başlayın.
Ülkedeki yoksulluk ile düşkünlüğü en kısa müddette ortadan kaldırın. İmalat ve ticaret durmasın. Üretime takviye verin.
Çalışmadan maaş alanların işine son verin. Onlar çalışanların da moralini ve ahlakını bozar.
İsraf ve savurganlığı önleyin. Eski köye yeni adet getiren birtakım gerekli olmayan düzenlemelerden kaçının.
Ziraat ve hayvancılığı destekleyin.
Gençleri, yenilikçi, katma bedeli yüksek alanlara yönlendirin.
Vergileri ve artırımları durdurun.
Üretim-tüketim istikrarını sağlayın. Piyasada istikrar, sistem ve istikrar sağlayın.
Adaleti gözetin, fakire yardım için toplumsal yardımlaşma konusunda halkı teşvik edin.
Aileye ziyan veren her türlü düzenleme ve uygulamalardan vazgeçin.
Tasarrufu teşvik edin. Servet ve güç, toplumun aşikâr kısmının elinde dönüp dolaşan bir meta haline gelmesin. Bu etnik, dini, coğrafik manada bu türlü olmamalı.
Herkes legal manada refahtan hisse alabilmeli, hayata katılabilmeli.”
Devleti yönetenlerin vekâleten bu işi yürüttüğünü ve onların kutsal olmadığını yazan Dilipak, “yapmaz ya da yanlış yaparsa cezalandırılır. Onlar kendilerini mutlaklaştırmaya çalışırlarsa, İlahlık ve Rablik taslamış olurlar. Kimsenin toplum üzerinde, şahısların isteği dışında karar kurma ve onları terbiye etme hakkı yoktur” niyetini lisana getirdi.
Yazının tamamını okumak için