Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Çağrı Coşkun, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü ile ilgili olarak açıklama yaptı


Talasemi ülkemizde ve dünyada görülen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Çağrı Coşkun, “Türkiye’de taşıyıcılık sıklığı %2,1 olup Akdeniz bölgesinde bu oran daha da artmaktadır. Ülkemizde talasemi önleme programı kapsamında evlilik öncesi çiftlere kan testi (hemoglobin elektroforezi) yapılmakta ve bu sayede çiftlerin taşıyıcı olup olmadıkları belirlenmektedir. Test sonuçlarında çiftlerden biri taşıyıcı ise sorun olmaz. İkisinin de taşıyıcı olma halinde evlenildiğinde her gebelikte %25 oranında talasemi major, yani hasta çocuklar doğabilir. Talasemi programı sayesinde son dönemde Türkiye’deki talasemi hasta sayısı azalsa da test sonuçlarına rağmen evlenip, çocuk dünyaya getirmek isteyen çiftler oluyor. Bu grup için gebeliklerin 11. haftasından sonra ya da doğumdan sonraki ilk 3 ve 6 ay içinde çeşitli testler uygulayarak çocuğın sağlıklı olup olmadığını test edebiliyoruz. Talasemi riski, imam nikahı gibi resmi olmayan ve dolayısıyla kayıtlara girmeyen evliliklerde çiftlerin kan testine girmemesi nedeniyle artmış durumdadır. O yüzden mevcut risk ailelere aktarılamamaktadır” dedi.

Talaseminin genetik bir sorun olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Coşkun, “Kuşaklar boyu süren ve genetik bir sorun olan talasemi, kırmızı kan hücreleri içinde yer alan ve dokulara oksijen taşıyan hemoglobin molekülünde yetersizlik ya da bozukluk nedeniyle meydana gelmektedir. Bunun sonucunda kırmızı kan hücreleri hızla yıkılmakta ve kansızlık ortaya çıkmaktadır. Genellikle ilk 3-6 ay aralığında kansızlık bulguları görülmektedir. Bebeğin soluk görünümde olması, gözlerinin içinin sarı olması, karında şişlik, hızlı kalp atışı, solunum sayısında artma, emerken çabuk yorulma, huzursuzluk ilk görülen belirtilerdir” dedi.

Talaseminin tedavisinden bahseden Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Çağrı Coşkun sözlerini şöyle tamamladı;

“Tedavinin ilk basamağını düzenli olarak kan nakli oluşturmaktadır. Kan nakli yetersiz yapılan hastalarda kemik iliğinin aşırı çalışması sonucu ileriki dönemde kemik değişiklikleri, boy kısalığı, karaciğer ve dalak büyümesi, ergenliğe geç girme görülebilmektedir. Yaşla birlikte artan şekilde kan nakli de demir birikimine yol açmakta ve kalp sorunları, siroz ya da kanser görülebilmektedir. Dolayısıyla kan naklinin meydana getirdiği demir uzaklaştırıcı tedavi şarttır. Bu hastalığın hayat boyu sürmesi nedeniyle beraberinde sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlar görülebilmekte ve tedavi uyumu kimi zaman sağlanamamaktadır. Özellikle 2 yaş sonrası ağızdan alınabilen ilaç formlarının çıkması uyum sorununu aşmada önemli bir rol oynadı. Hastalığın kesin tedavisi uygun kemik iliği nakli ile mümkündür. Nakil sayesinde hasta kullandığı ilaçlardan kurtarılabilir. Bu noktada doku grubu uyumunun, sağlıklı bir vericisinin olması gerekmektedir. Bu tedavi yönteminde de kardeşten yapılan ilik nakillerinin daha başarılı olduğu göze çarpıyor.

Bir halk sağlığı sorunu olan talasemide hekim eğitimi, bu hastalığın tedavisindeki zorluklar, bu alanla ilgili tıptaki tüm gelişmelerin topluma ve hasta ailelerine aktarılması çok büyük önem arz etmektedir. Söz konusu gün ve içinde bulunduğu hafta boyunca çeşitli eğitim, seminer ve etkinliklerle konuya vurgu yapılmaktadır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir