Avustralya’nın yerli tekstil sanatı ve genç yeteneklerin ‘Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler’ projesi İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor


Dünyadaki yaşamın ilk izlerine ev sahipliği yapan Avustralya’nın göz alıcı yerli tekstil sanat eserlerinden oluşan dünyaca ünlü koleksiyon “Jarrachara: Kuru Mevsim Rüzgârı” ile Türkiye’den genç yeteneklerin tasarımlarından oluşan “Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler” sergisi, İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor. “Jarrachara: Kuru Mevsim Rüzgârı”, Avustralya’nın Kuzey Bölgesi’ndeki Arnhem Land’de bulunan Bábbarra Kadın Merkezi’ndeki geleneksel Avustralya halklarının kadın sanatçıları tarafından yapılan şablon baskılı tekstil eserlerinden oluşuyor. Bábbarra Kadın Merkezi’nden sanatçılar ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü öğrencilerini bir araya getiren sergi, “değer”, “koruma” ve “güçlenme” gibi ortak temaların sanatsal anlatımı yoluyla farklı kültürel geçmişleri de bir araya getiriyor.

 

21 Haziran-9 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü Enerji Müzesi’nde sanatseverlerin beğenisine sunulacak olan sergi, Türkiye’nin ilk Avustralya yerli tekstil sanatı sergisi olma özelliğini taşıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi ve The Woolmark Company’nin ortaklığıyla Türkiye’deki Avustralya Misyonları tarafından düzenlenen sergi santralistanbul Kampüsü’nde Avustralya Başkonsolosu Tony Huber, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Ege Yazgan ile sanatseverler, akademi ve iş dünyasından önemli isimlerin katılımıyla gerçekleşen özel bir resepsiyonla açıldı. 

 

Avustralya Başkonsolosu Tony Huber, “Avustralya yerli halkının yaratıcılığı ile Türkiye’den genç öğrencilerin tasarımlarını bir araya getiren bu denli eşsiz bir tekstil sanat sergisini İstanbul’da gerçekleştirmek bizim için büyük bir gurur” dedi.  

 

Jarrachara: Kuru Mevsim Rüzgârı

Jarrachara: Kuru Mevsim Rüzgârı” sergisi modern araçlarla geçmiş anlatı ve hikâyeleri günümüze ulaştırarak sanatın sınırlarını zorlayan kadınların eserlerinden oluşuyor. Sergi, kadınların derin ve içsel kültürel bilgisini ortaya koyuyor.

“Jarracharra” kelimesi, Avustralya’nın yerli dillerinden biri olan Burarra dilinden geliyor.  Arnhem Bölgesi’ndeki kurak mevsimin başlangıcında yükselen güçlü soğuk rüzgârı anlamına gelen “Jarracharra” aynı zamanda yerli kabilelerin yıllık bir araya gelme törenlerinin de başlangıcını ifade ediyor. Kelime, aynı zamanda Kuzey Avustralya’nın Maningrida kentinde bulunan Bábbarra Kadın Merkezi’nin 35 yılı aşkın bir süredir Arnhem Bölgesi’ndeki farklı Aborjin kültürlerinden, dillerinden ve hikayelerinden kadınları nasıl bir araya getirdiğine dair bir metafor olarak da kullanılıyor.

Maningrida’da düzenlenen sanat atölyelerinde kadınlar tarafından uzun yıllar boyunca geliştirilen birbirinden zengin tekstil tasarımlarını İstanbul’a taşıyan sergide kumaşların yan yana dizilerek sunulması, çeşitli sanatçıların artık bir aile oldukları Bábbarra’da bir araya gelmeleri ve birlikte çalışmalarını da sembolize ediyor. 

Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler 

“Jarrachara: Kuru Mevsim Rüzgârı”na İstanbul Bilgi Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü öğrencilerinin çalışmalarından oluşan “Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler” sergisi eşlik ediyor.

Avustralya Merino yününü kullanan “Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler”, doğal kaynaklar ile üretilen değerli tekstil malzemelerinin israfını önlemek için sıfır-atık ve/veya minimum-atık felsefesiyle farklı modellere kolaylıkla uygulanabilir kalıp tekniklerini bir araya getiriyor. Sergide yer alan tasarımların odağında, çevreye duyarlı teknik ve tasarımların birleşmesi ile giysi üretimine ayrılan zamanı, toprağı, doğal kaynakları, insan emeğini ve enerjiyi korumak ve değerlendirmek gibi önemli değerleri öne çıkaran bir anlayış yer alıyor. 

Sergi, sadece Türkiye’deki genç yeteneklerin omuzlarında yükselen yaratıcı endüstrilere dikkat çekmekle kalmıyor, aynı zamanda tekstil ve moda endüstrilerinde sıfır atık ve/veya minimum-atık anlayışı ile bütünleşen çevresel çabaların ve bu anlayışa eşlik eden yenilikçi tekniklerin sanat ve tasarımda artan rolünün önemini de gözler önüne seriyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İrem Arıkan Ekşi, “Avustralya Maningrida bölgesinden yerli kadın sanatçıların tekstil desenleri ‘değer verme, koruma ve güçlendirme’ temalarını yaşamlarının merkezine oturttuklarına işaret ederken bu temalarla döngüsel bir moda endüstrisine katkı sunmayı hedefleyen sergimizin tasarımlarına da esin kaynağı oldu. ‘Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler’ sergimizde öğrencilerimiz modada sürdürülebilirliğin sağlanması için kumaş atığının tasarım kararlarının bir parçası olması gerektiği düşüncesinden yola çıktı. Öğrencilerimiz dokuma tezgâhından çıkan kumaş eninin tamamını veya tamamına yakınını kullanan kalıplarla kumaş atığının azaltılmasını amaçlayan tasarımlar yaptı” dedi.

Döngüsel moda tasarımında yünün rolü

Sıfır-atık anlayışına dayalı kalıp kesim tasarımların ana odağını, dokuma tezgahından çıkan atık kumaşların bir veya daha fazla giyside yeniden değerlendirilmesi oluşturuyor. 

Sıfır-atık ve/veya minimum-atık temelli kalıp tasarım tekniği aynı zamanda topraklarımızı ve topluluklarımızı; onlara değer vererek, koruyarak ve aksiyonlarımızla güçlendirici bir etki yaratarak insan gücünü, ekosistemi ve kaynakları tüketen bir endüstriyel düzenden ziyade döngüsel bir endüstriye ulaşmayı hedefliyor.

Tasarımlarda kullanılan Woolmark lisanslı kumaşların yüzde 100 doğal, yenilenebilir, biyolojik olarak parçalanabilen ve geri dönüştürülebilir yün lifinden olması ile yünün büyük miktarlarda karbonu ayırma ve biyolojik çeşitliliği artırma potansiyeline sahip bir materyal olması, yünün döngüsel tasarım ve ekonomi için öneminin altını çiziyor.  

The Woolmark Company’nin verilerine göre, “yün uzun zamandır çevresel açıdan olumlu bir seçim olarak kabul ediliyor. Lifin yüzde 100 biyolojik olarak parçalanabilir olması ve koyunlar üzerinde sürekli yetiştirilebilmesi gibi bir dizi doğal faydasının olması onu tamamen yenilenebilir kılmaktadır. ” Ayrıca, şirket “Pek çok Avustralyalı yün yetiştiricisinin ekoloji, insanlar ve ekonomide biyoçeşitliliği ve esnekliği teşvik etmek için sürdürülebilir uygulamalar kullandıklarını” ve bunun da Avustralya yününe değişen tekstil ve sanat ekosisteminde özel bir yer verdiğini vurguluyor.

The Woolmark Company Genel Müdürü John Roberts, “Yün, atık ve kirliliği en aza indiren döngüsel bir tekstil üretim modeline uyan en iyi elyaftır. The Woolmark Company olarak ‘Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler’ sergisinde olduğu gibi öğrenci inisiyatiflerinin yanı sıra daha geniş ölçekte markalar ve tedarik zincirleriyle çalışmaktan ve onları yünün doğal ekolojik özellikleri ile döngüsel ekonomi için uygunluğu ve yararları hakkında bilgilendirmeye yardımcı olmaktan memnuniyet duyuyoruz” dedi.

Birlikte değer verme, koruma ve güçlenme

“Jarrachara: Kuru Mevsim Rüzgârı” ve “Dokuma Eninde ve Ötesinde Giysiler” koleksiyonlarında yer alan eserleri İstanbullularla buluşturacak olan serginin açılış resepsiyonu aynı zamanda bir bağış etkinliği olarak gerçekleşti. 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü öğrencilerinin tasarladıkları kıyafetler açık artırmaya sunularak satıştan elde edilen gelir 6 Şubat depremlerinden etkilenen kadın ve kız çocuklarına destek olmak amacıyla Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye Deprem Fonu’na bağışlandı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir