Adalet Bakanlığı ve yüksek yargı organlarının 2023 yılı bütçeleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülüyor. HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, “Mesele terör sorunu değil, problem darbe dinamiği. Yine seçimlere gidiyoruz değil mi? Yeni bir darbe dinamiği var ısrarla söylüyorum. Siyaseti darbelemek isteyen yeni bir dinamik var. Birileri gücü elinde tutmak istiyor, birileri gücü ele geçirmek istiyor. Bu tip olaylarda bu sorunlar dah,linde bakmazsak, bizlere karşı yeni oyunlar oynanabilir” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı, Şahsî Dataları Müdafaa Kurumu, Ceza mesken İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Yargıçlar ve Savcılar Heyeti, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’ın 2021 yılı kesin hesap kanun teklifleri, 2023 yılı bütçe kanun teklifleri ile Sayıştay raporları görüşülüyor.
Görüşmelerde konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, özetle şunları söyledi:
“Bir kişi konuştu sırf; İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu”
Bu olayla ilgili bir yayın yasağı getirildi. Ben kınamayı bile saatinde yapamadım. Ben sabahın köründe yapabildim. Ancak bir kişi konuştu sırf; İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu konuştu. Gece ‘Bu kişi Kobane’den buyruk almış, Afrin’den geçmiş gelmiş bu bombayı patlatmış’ dedi. ‘Bu PKK’li’ dedi. Bu türlü durumlarda derinlemesine düşünmemiz lazım. Hem ülkenin atmosferini hem de milletlerarası atmosferi düşünmemiz lazım.
“Elbette hislerimiz var, hepimiz yaralandık kırıldık fakat artık aklı önümüze koyma zamanı”
“Bu bana Tahlil Süreci’ni hatırlatıyor”
Bu bana Tahlil Süreci’ni hatırlatıyor. Tahlil Süreci devredeydi, ancak bu süreci devlet içinde bozmak isteyen dinamikler de vardı. AKP, cemaatle, FETÖ’yle hengame halindeydi. Bu hengame içinde cemaat darbeyi bir gaye olarak koymuştu. Yani ‘AKP’yi iktidardan etmek için darbeye yürüyeceğim, bunun için de Tahlil Süreci’ni bozacağım ve Kürt probleminde tansiyonu artıracağım, çatışmalar başlayacak, toplum kamplaşacak, kutuplaşacak ve biz darbeye yürüyeceğiz’ diyordu. Bakın, ben bu olayı tıpkı 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisimizin öldürülmesi problemiyle eş paha tutuyorum. İki polis öldürüldü, o gün istihbaratın, polisin, savcının içinde olan cemaatçi denilen ögeler; ‘Bu sıkıntıyı örgüt yaptı’ diye direkt devrin başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na istihbarat verdiler. Bu istihbaratı onlar verdi. 4 tane saf insan, gözaltına alındı ‘bunlar örgüt üyesi, PKK’li’ dendi. Savcılar onları tutukladı, suçsuz oldukları halde, daha sonra tahliye edildi bu beşerler, beraat ettiler. Lakin Sayın Davutoğlu’na, ‘bunu örgüt yaptı’ diye istihbarat gitmişti. Sayın Davutoğlu da buyruğu verdi. Kandil bombalansın, dağ taş bombalansın, çatışmalar başlasın. Çatışmalar başladı, binlerce insanımız hayatını kaybetti, Tahlil Süreci devreden çıktı.
“‘Darbe dinamiği var’ diye on sefer bağırdım burada, bakmadınız”
O periyotta bu mecliste bu sıralardan, on sefer “darbe dinamiği devrededir” dedim ancak sizler dinlemediniz! ‘Gelin bu olayı aydınlatalım’ dedim. Ceylanpınar’la ilgili araştırma önergesi verdik, Suruç’ta 33 yurttaşımız bombalandı, araştırma önergesi verdik. 6-8 Ekim’deki provokasyonlarla ilgili araştırma önergesi verdik mecliste, dediniz ki yargıya havale ettik, bu sıkıntı yargının konusu dediniz araştırmadınız. Meğer o günlerde araştırmış olsaydık, bu darbe dinamiğini siz de görebilirdiniz. Biz gördük, siz de görebilirdiniz. Biz nerede gördük; Cizre’de o çukur dediğiniz, hendek, barikat sorunları vardı. Biz 80 milletvekili ile meclise girmiştik. 80 milletvekilinin 65 tanesi, 2 tane de bakanımız vardı, hükümetteyiz. Biz Cizre’ye gidip o çatışmaları durdurmak niyetindeydik, karşımıza askerler çıktı, 3 yıldızlı generaller çıktı. ‘Gidemezsiniz’ dediler. Zira biz gidersek çatışmaları durdururuz. Bizim gitmemizi engelleyen, çatışmanın büyümesini isteyen dinamikler vardı. Biz köy yollarından o denli, bu türlü gittik arkadaşlar. Tekrar o hendek denilenlerin başında, birtakım gençlerin içinde casuslar var. Onlar da bizi maksat gösteriyor, ‘Biz o denli yapacağız, şöyle yapacağız, siz pürüz oluyorsunuz’ diyorlardı. Yani hem asker tarafında hem oradaki gençler tarafında casuslar, provokatörler, toplumu birbirine düşüren dinamikler vardı. Bunu boşa çıkarmak meclisin vazifesi, ‘gelin bunu aydınlatalım’ dedik. ‘Darbe dinamiği var’ diye on sefer bağırdım ben burada. Bakmadınız, dediniz ki ‘terör var, terör var.’
“Mesele terör problemi değil, problem darbe dinamiği”
Mesele terör sıkıntısı değil, problem darbe dinamiği. Yine seçimlere gidiyoruz değil mi? Yeni bir darbe dinamiği var ısrarla söylüyorum. Siyaseti darbelemek isteyen bir dinamik var. Birileri gücü elinde tutmak istiyor, birileri gücü ele geçirmek istiyor. Bu tip olaylarda bu sorunlar dahlinde bakmazsak, bizlere karşı yeni oyunlar oynanabilir. Bakın devrin başbakanı Ahmet Davutoğlu ne diyor: ‘İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı vakit en kritik periyotlardan birisi, 7 Haziran-1 Kasım ortasındaki devir olacaktır. Defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz!’ Sayın Ahmet Davutoğlu bunları diyor, biz bir araştırma kurulu kurup, Ahmet Davutoğlu’nu çağıracak mıyız meclise? Çağırmadığımız sürece bu karanlıklar aydınlatılamaz ve yeni oyunlar devreye geçer.
“Gelin bu bahiste bir araştırma komitesi kuralım; bu oyunları bozalım”
Bakın, Türk Tabipler Birliği Lideri Sayın Şebnem Korur Fincancı bir tezde bulundu. Şunu diyemezsiniz: “Devlet içinde yanlış yapan hiçbir vakit olmamıştır” diyemezsiniz. O üç yıldızlı kumandanlar biz Cizre’ye gitmeye çalışırken bizi engelliyorlardı, artık onlara terörist, hain diyorsunuz değil mi? Devlet içinde yanlış yapanlar her vakit vardır. Bunları ortaya çıkarmak da bizlerin misyonudur. Biz vazifemizi yapmazsak, yargı vazifesini yapmazsa, “o tuğla çekilmezse” o zalim sistem hepimize zulmetmeye devam eder. Siyaseti dizayn etmeye devam eder. Bu açıdan meclis sorumluluğunu yerine getrsin, yargı sorumluluğunu yerine getirsin. Bu işin devlet içindeki ve memleketler arası kontaklarını ortaya çıkarsın. Gelin bu hususta bir araştırma kurulu kuralım. Yargı da en faal formda misyonunu yapsın ki bu oyunları bozalım.” (ANKA)